NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
147 - (2484) حدثنا
محمد بن
المثنى
العنزي. حدثنا
معاذ بن معاذ.
حدثنا
عبدالله بن
عون عن محمد
بن سيرين، عن
قيس بن عباد
قال:
كنت
بالمدينة في
ناس. فيهم بعض
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم. فجاء
رجل في وجهه
أثر من خشوع.
فقال بعض
القوم: هذا
رجل من أهل
الجنة. هذا
رجل من أهل
الجنة. فصلى
ركعتين يتجوز
فيهما. ثم خرج
فاتبعته. فدخل
منزله. ودخلت.
فتحدثنا. فلما
استأنس قلت
له: إنك لما
دخلت قبل، قال
رجل كذا وكذا.
قال: سبحان
الله! ما
ينبغي لأحد أن
يقول ما لا
يعلم. وسأحدثك
لم ذاك؟ رأيت رؤيا
على عهد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. فقصصتها
عليه. رأيتني
في روضة - ذكر
سعتها وعشبها
وخضرتها
--ووسط الروضة
عمود من حديد.
أسفله في
الأرض وأعلاه
في السماء. في
أعلاه عروة.
فقيل لي: ارقه.
فقلت له: لا
أستطيع. فجاءني
منصف (قال ابن
عون: والمنصف
الخادم) فقال
بثيابي من
خلفي - وصف أنه
رفعه من خلفه
بيده - فرقيت
حتى كنت في
أعلى العمود.
فأخذت
بالعروة. فقيل
لي: استمسك.
فلقد استيقظت
وإنها لفي
يدي. فقصصتها
على النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال "تلك
الروضة
الإسلام. وذلك
العمود عمود
الإسلام. وتلك
العروة عروة
الوثقى. وأنت على
الإسلام حتى
تموت".
قال: والرجل
عبدالله بن
سلام.
{148}
Bize Muhammed b. Müsennâ
El-Anezi rivayet etti. (Dediki): Bize Muâz b. Muâz rivayet etti. (Dediki): Bize
Abdullah b. Avn, Muhammed b. Sirin'den, o da Kays b. Ubâd'dan naklen rivayet
etti. (Şöyle demiş):
Medine'de bir takım
insanların içinde bulunuyordum. Aralarında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
'in ashabından bâzıları da vardı. Derken yüzünde huşu'dan eser bulunan bir zât
geldi. Cemaattan bazısı:
— Bu cennetliklerden bir zâttır; bu
cennetliklerden bir zâttır, dedi. Bu zât caiz olacak kadar okuyarak iki rek'at
namaz kıldı, Sonra çıktı.
Ben de peşine düştüm. Ve
evine girdi. Ben de girdim. Biraz konuştuk. Bana kalbi yatışınca kendisine şunu
söyledim :
— Biraz önce sen girdiğin vakit bir adam şöyle
şöyle dedi. Şunu söyledi :
— Sübhânellah! Hiç bir kimseye bilmediği bir
şeyi söylemek yakışmaz. Bunu niçin söylediğini
sana anlatayım: Ben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında
bir rüya gördüm de, onu kendisine anlattım. Kendimi bir bahçede gördüm.
—Abdullah burada bahçenin genişliğini, çimenini ve yeşilliğini anlatmış.—
Bahçenin içinde demirden bir direk vardı ki, alt kısmı yerde, üst kısmı gökte
idi. Tepesinde bir kulp vardı. Bana: Buna çık! denildi. Ben ona: Yapamam!
dedim. Derken bana bir nıinsaf geldi. (İbni Avn: Minsâf, hizmetçidir, demiş.)
Ve arkamdan elbisemi tutarak kaldırdı. —Abdullah kendisini arkasından tutarak
kaldırdığını eliyle tarif etmiş. — Ben de çıktım. Tâ direğin tepesine vardım ve
kulpdan tuttum. Bana : Tutun! denildi. Bir de uyandım ki, kulp elimdedir. Bu
rü'yayı Nebi (SallaUahü Aleyhi ve
Sellem)''e anlattım da:
«O bahçe İslâm'dır. Bu
direk de İslâm'ın direğidir. Kulp da Urve-i Vüska'dır. Sen ölünceye kadar
İslâmiyet üzere kalacaksın!» buyurdular. Râvi: Bu adam Abdullah b. Selâm'dır,
demiştir.
149 - (2484) حدثنا
محمد بن عمرو
بن عباد بن
جبلة بن أبي
رواد. حدثنا
حرمي بن
عمارة. حدثنا
قرة بن خالد
عن محمد بن
سيرين. قال:
قال قيس بن
عباد:
كنت
في حلقة فيها
سعد بن مالك
وابن عمر. فمر
عبدالله بن
سلام. فقالوا:
هذا رجل من
أهل الجنة. فقمت
فقلت له: إنهم
قالوا كذا
وكذا. قال:
سبحان الله!
ما كان ينبغي
لهم أن يقولوا
ما ليس لهم به
علم. إنما
رأيت كأن
عمودا وضع في
روضة خضراء.
فنصب فيها.
وفي رأسها
عروة. وفي
أسفلها منصف -
والمنصف
الوصيف - فقيل
لي: ارقه.
فرقيت حتى
أخذت بالعروة.
فقصصتها على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "يموت
عبدالله وهو
آخذ بالعروة
الوثقى".
{149}
Bize Muhammed b. Amr b.
Abbâd b. Cebele b. Ebi Revvâd rivayet etti. (Dediki): Bize Haremi b. Umare
rivayet etli. (Dediki): Bize Kurre b. Hâlid, Muhammed b. Sirin'den rivayet
etti. (Demişki): Kays b. Ubad şunu söyledi: İçlerinde Sa'd b. Mâlik ile İbni
Ömer de bulunan bir halkada idim. Derken (oraya) Abdullah b. Selâm uğradı.
Cemâat:
— Bu cennetliklerden bir zâttır, dediler. Ben
hemen kalkarak kendisine :
— Bunlar şöyle şöyle dediler, dedim. Şu
karşılığı verdi :
— Sübhanellah! Onlara bilmedikleri bir şeyi
söylemek yakışmazdı. Ben sadece rüyamda gördümki: Yeşil bir bahçenin içine bir
direk konulmuş ve oraya dikilmiş. Tepesinde bir kulp var. Aşağısında da bir
minsaf! —Minsaf, hizmete yarayan küçük çocuk demektir.— Bana: Buna çık!
denildi. Ben de çıktım. Tâ kulpu tuttum. Bu rü'yayı Resûlullah (Saliallahu
Aleyhi ve Sellem) anlattım da, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Abdullah Urve-i
Vüska'dan tutunmuş olarak ölecek!» buyurdular.
150 - (2484) حدثنا
قتيبة بن سيعد
وإسحاق بن
إبراهيم
(واللفظ
لقتيبة). حدثنا
جرير عن
الأعمش، عن
سليمان بن
مسهر، عن خرشة
بن الحر. قال:
كنت
جالسا في حلقة
في مسجد
المدينة. قال
وفيها شيخ حسن
الهيئة. وهو
عبدالله بن
سلام. قال فجعل
يحدثهم حديثا
حسنا. قال
فلما قام قال
القوم: من سره
أن ينظر إلى
رجل من أهل
الجنة فلينظر
إلى هذا. قال
فقلت: والله!
لأتبعنه
فلأعلمن مكان
بيته. قال فتبعته.
فانطلق حتى
كاد أن يخرج
من المدينة.
ثم دخل منزله.
قال فاستأذنت
عليه فأذن لي.
فقال: ما حاجتك؟
يا ابن أخي!
قال فقلت له:
سمعت القوم
يقولون لك،
لما قمت: من
سره أن ينظر إلى
رجل من أهل
الجنة فلينظر
إلى هذا.
فأعجبني أن
أكون معك. قال:
الله أعلم
بأهل الجنة.
وسأحدثك مم
قالوا ذاك. إني
بينما أنا
نائم، إذ
أتاني رجل
فقال لي: قم. فأخذ
بيدي فانطلقت
معه. قال فإذا
أنا بجواد عن
شمالي. قال
فأخذت لآخذ
فيها. فقال لي
لا تأخذ فيها
فإنها طرق
أصحاب الشمال.
قال فإذا جواد
منهج على
يميني. فقال
لي: خذ ههنا.
فأتى بي جبلا.
فقال لي: اصعد.
قال فجعلت إذا أردت
أن أصعد خررت
على استي. قال
حتى فعلت ذلك مرارا.
قال ثم انطلق
بي حتى أتى بي
عمودا. رأسه في
السماء
وأسفله في
الأرض. في
أعلاه حلقة.
فقال لي: اصعد
فوق هذا. قال
قلت: كيف أصعد
هذا؟ ورأسه في
السماء. قال
فأخذ بيدي
فزجل بي. قال
فإذا أنا
متعلق بالحلقة.
قال ثم ضرب
العمود فخر.
قال وبقيت
متعلقا
بالحلقة حتى
أصبحت. قال
فأتيت النبي
صلى الله عليه
وسلم فقصصتها
عليه. فقال
"أما الطرق التي
رأيت عن يسارك
فهي طرق أصحاب
الشمال. قال
وأما الطرق
التي رأيت عن
يمينك فهي طرق
أصحاب اليمين.
وأما الجبل
فهو منزل
الشهداء. ولن
تناله. وأما
العمود فهو
عمود الإسلام.
وأما العروة
فهي عروة
الإسلام. ولن
تزال متمسكا
بها حتى تموت".
{150}
Bize Kuteybe b. Said ile
İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dedilerki): Bize
Cerir, A'meş'den, o da Süleyman b. Müshir'den, o da Haraşa b. Hur'dan naklen
rivayet etti, (Şöyle demiş):
Medine'nin mescidinde
bir halkada oturuyordum. Halkada güzel kıyafetli bir ihtiyar vardı. Ki bu zat
Abdullah b. Selâm'dı... Oradakilere güzel bir şey anlatmaya başladı. O kalktığı
vakit cemâat:
— Kim cennetliklerden bir zât görmek isterse
şuna bakıversin! dediler. Ben (kendi kendime) : Vallahi bunun peşine
takılacağım ve mutlaka evinin yerini öğreneceğim, dedim. Ve peşine düştüm. Yola
koyuldu, hattâ az daha Medine'den çıkıyordu. Sonra evine girdi. Ben de yanına
girmek için izin istedim. Bana izin verdi. Ve :
— Hacetin nedir ey kardeşim oğlu? diye sordu.
Kendisine :
— Cemâati dinledim. Sen kalktığın vakit senin
için kim cennetliklerden bir zât görmek isterse şuna bakıversin, dediler. Benim
de seninle beraber olmak hoşuma gitti, dedim. Şunu söyledi:
— Cennetlikleri Allah bilir. Ben sana bunu
niçin söylediklerini anlatayım. Bir defa ben uyurken aniden bir adam gelerek
bana: Halk! dedi,
Ve elimden tuttu. Onunla
beraber yürüdüm. Bir de ne göreyim, soluma düşen bir takım caddelerdeyim! O
caddeyi tutmaya kalkıştım. Bana: Onu tutma! Çünkü o solcuların yollarıdır,
dedi. Baktım sağ tarafımda dosdoğru bir takım caddeler var. Bana: Bu caddeyi
tut! dedi. Ve beni bir dağa getirerek (buna): Çık! dedi. Ben çıkmak istedim mi
kıçımın üzerine düşmeye başladım ve bunu defalarca yaptım. Sonra beni götürdü.
Nihayet benimle bir direğe vardı ki, başı gökte, alt kısmı yerde idi. Tepesinde
bir halka vardı. Bana: Bunun üzerine çık, dedi.
— Ben buna nasıl
çıkabilirim; onun başı göktedir, dedim. Bunun üzerine elimden tutarak beni
attı. Bir de baktım halkada asılıyım. Sonra direğe vurdu. Direk yıkıldı. Ben
sabaha kadar halkada asrlı kaldım. Hemen Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}'e
gelerek bu rü'yayı ona anlattım. Şöyle buyurdular :
«Solunda gördüğün
yollar, solcuların yollarıdır. Sağında gördüğün yollar ise, sağcıların
yollandır. Dağ, şehidierin yeridir. Sen ona asla çıkamazsın. Direk ise,
İslâm'ın direğidir. Kulpa gelince, o İslâm'ın kulpudur. Sen ölünceye kadar ona
tutunmuş kalacaksın.»
İzah:
Bu hadisi Buhâri
«Menâkıbu'l-Ensâr» ve «Tefsir» bahislerinde tahric etmiştir.
Hz. Abdullah'ın: «Hiç bir
kimseye bilmediği bir şey söylemek yakışmaz» sözü kendi hakkında söylenenleri
red ve inkârdır. Yâni halkada oturanların kat'i bir lisanla: Bu zat
cennetliktir, demelerini kabul etmemiştir. Ayni diyorki: «İhtimal bu zevat
Abdullah'ın cennetlik olduğunu bildiren haberi duymuşlar; Abdullah duymamıştır.
Yahut tevazuundan bununla meth-ü sena edilmesini iyi görmemiştir. Yahut
maksadı: Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem} devrinde bir rüya gördüm de o
böyle bir şey söyledi. Ama bu kat'i surette benim cennetlik olacağıma nass
değildir, demek istemiştir. Reddetmesi bundandır.»
«Bir de uyandım ki,
kulp elimdedir...» cümlesini Kastaiâni: «Kulbu elimden bırakmadan uyandım»
mânâsına te'vil etmiştir. Ona göre bu söz uyandığım zaman kulp elimde idi
mânâsına gelmez. Ayni de buna yakın sözler söylemiş ve: «Her halde uyandığı
zaman eli bir şey tutar gibi yumuk imiş. Bununla beraber uyandığı zaman kulbun
hakikaten elinde olduğunu iltizam etmekte de hiç bir mahzur yoktur. Çünkü
Allah'ın kudreti bu gibi şeylere şâmildir» demiştir. Yine Ayni'nin beyânına
göre İslâm'dan murad dine taalluk eden her şeydir. Direkten maksad İslâm'ın
şartlarını teşkil eden beş şey, yâni Kelime-i şehadet, namaz, rekât, oruç ve
hac'dır. Bununla yalnız Kelime-i şehadet de murad edilmiş olabilir.
Urve-i Vüskanın lugat
mânâsı sağlam kulp demektir. Burada ondan murad imandır.
Hz. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in Abdullah b. Selâm‘a gehid olamıyacağını, fakat müslüman
olarak öleceğini söylemesi müstakbele ait birer mucizedir. Nitekim Hz. Abdullah,
Medine'de istikâmeti hal üzere vefat etmiştir.